14.5.15

Siyaset Kübümüz

Siyasi görüş çeşitliliği çoğu zaman pratik nedenlerle, siyasi iktidar bir çoğunluk gerektirdiği ve bu da oyların en az yarısı demek olduğu için, bir ucuna sağ öbür ucuna sol denen tek boyutlu bir spektrum üzerine yerleştirilir. Biraz daha ayrıntılı analiz istendiğinde iki boyutlu bir grafik çizilebilir. Amerikalı siyasetçi David Nolan’ın yaptığı, bir ekseni ekonomik özgürlük, diğer ekseni bireysel özgürlük olan Nolan Diyagramı ünlüdür mesela. Benzer iki boyutlu grafikler, eksenlere farklı isimler verilerek çizilebiliyor. Ama Batı dünyası için en kullanışlı grafik, biri ekonomik (kapitalizm-sosyalizm), diğeri kültürel (tutucu-ilerici) iki eksenden oluşan grafik gibi görünüyor. 

Bizde ise üç eksene ihtiyaç var, çünkü tutucu-ileri ekseni tek boyutta ifade edilemeyecek kadar karmaşık. Dolayısıyla siyasi görüş çeşitliliğimizi üç boyutla, yani bir küple ifade edebiliriz. Nolan Diyagramı’ndan esinle Kum Kübü diyebilirdim ama bunu ya da bir benzerini benden önce yapan olmadığına hiç emin değilim. Belki rübik küpten uyarlayarak çizen ilk kişi olabilirim. Üç eksen şöyle:

K-S ekseni: Kapitalizm-sosyalizm ekseni. Batı dünyasında sağ-sol denince ilk akla gelen ayrım, bizde sadece yetmişli yıllarda öne çıktı. Aslında önemini hiçbir zaman kaybetmedi ama son yirmi yıldır diğer ayrımların gölgesinde kaldığı söylenebilir.

D-L ekseni: Dinci-laik ekseni. Bizde, cumhuriyet tarihimiz boyunca sağ-sol denince kast edilen ayrım en çok bu olmuştur. Tabii dinci tanımını bu gruba dahil ettiğim kişilerin çoğu kabul etmeyebilir. Pratiklik adına biraz kolaycı bir tanımlama yaptım, din devleti kurulması taraftarı anlamında değil, dini öne çıkaran, onu siyasi görüşünün bir parçası yapan (ve Sünni Müslüman olan) herkesi kapsayacak şekilde kullanıyorum. Laik de laiklik taraftarından çok, değerler dünyasını tanımlamada Sünni Müslüman değerlere yer vermeyen ya da çok az yer veren anlamında, dolayısıyla Alevileri ve diğer din mensuplarını da kapsıyor.

M-E ekseni: Milliyetçi-enternasyonalist ekseni. Kürt sorununun seksenli yıllarda savaş haline dönüşmesiyle hayati öneme kavuşan bir ayrım. Batılı ülkelerde bu genelde diğer eksenlerden biriyle çakışıyor, ama bizde öyle değil. Enternasyonalist fazla teknik bir terim gibi görünebilir. Milliyetçinin karşıtı olarak yerleşmiş bir sözcük yok aslında, bazen “toplumcu” da bu anlamda kullanılabiliyor. 

Kübün köşelerine yazdığım isimleri de güncel olarak siyaset veya medya dünyası içinde yer alan, o kesişimi karakteristik olarak yansıtan ve yeterince tanınmış kişiler olarak seçmeye çalıştım. Bazıları için kesişimi tanımlayan özelliklerden biri diğerlerinden daha öne çıkıyor olabilir, ya da belki o köşe için daha uygun örnekler bulunabilir. Benim belirlediğim kriterlere göre en uygunları bunlar gibi görünüyordu.

Kübün köşeleri de şöyle oluyor:

K-L-E (Ahmet Altan) köşesi: Klasik liberalizm köşesi de denebilir. Ülkemizde basın ve entellektüel camiada etkisi fazla ama seçmen nezdinde karşılığı az olan bir siyasi görüş. Bir dönem Cem Boyner’in öncülük ettiği Yeni Demokrasi Hareketi, belki sonra da İsmail Cem’in Yeni Türkiye Partisi tarafından temsil edildiği söylenebilir. Ahmet Altan, olası pek çok isimden biri, Cengiz Çandar ya da Hasan Cemal de uygun düşerdi.

K-L-M (Yılmaz Özdil) köşesi: Atatürk köşesi de diyebiliriz. Milliyetçi ve laik ama sosyal demokrasiye pek ilgi duymayan bir siyasi görüş… Deniz Baykal dönemi CHP’si aşağı yukarı bu çizgiyi temsil ediyordu. Şimdiki CHP’nin içinde de bayağı bir yeri var, daha karakteristik olarak Emine Ülker Tarhan’ın Anadolu Partisi tarafından temsil edildiği söylenebilir. Yılmaz Özdil, bu kesimin bir numaralı köşe yazısı kahramanı olarak uygun bir seçim gibi göründü bana. Mine Kırıkkanat da çok yanlış olmazdı.

S-L-M (Doğu Perinçek) köşesi: Doğu Perinçek’in liderlik ettiği siyasi hareket yakın zamanda hem kendilerine hem de ülkeye büyük bir iyilik yaparak Vatan Partisi adını aldı. Böylece hem bunun karşılığını oy oranında bir artış olarak görecekler, hem de gereksiz yere işçilerin kafasını karıştırmamış olacaklar. Yine de parti, kamulaştırmacı ve devletçi çizgisini sürdürüyor gibi görünüyor, dolayısıyla bu köşenin sahibi.

S-L-E (Ertuğrul Kürkçü) köşesi: Bugünkü siyaset sahnesinde en güçlü şekilde HDP ve onu destekleyen çok sayıda demokratik kitle örgütü ve yüzlerce ilerici aydın tarafından temsil ediliyor. İsim olarak partinin santrforu Selahattin Demirtaş da olabilirdi, ama kendini K-S ve D-L eksenlerinde biraz daha ortaya yakın konumlandırdığı söylenebilir. Ertuğrul Kürkçü bu köşenin daha karakteristik bir temsilcisi.

S-D-E (İhsan Eliaçık) köşesi: İhsan Eliaçık kendine temel olarak dini referans alan bir düşünce adamı olarak milliyetçiliğe ve vahşi kapitalizme aynı şiddette karşı çıkmasıyla tanınıyor. Bu görüş, Eliaçık’ın da bir dönem bağlantı içinde olduğu Antikapitalist Müslümanlar hareketi tarafından da temsil ediliyor. Yakın zamanda CHP’ye katılan Mehmet Bekaroğlu da bu çizgiye yakın.

K-D-E (Dengir Mir Mehmet Fırat) köşesi: Lord Dengir Mir Mehmet Fırat, bu seçimlerde HDP’den aday olsa da, AKP’nin kurucuları arasındaydı ve AKP’nin ilk zamanlarında daha yakın olduğu ve hâlâ Kürt seçmen nezdinde popülerliğini korumasını sağlayan milliyetçilik karşıtı politikalarının mimarlarından biri olduğu söylenebilir. AKP bu pozisyondan hemen hemen tümüyle vazgeçmiş olsa da Fırat çizgisini koruyor.

K-D-M (Devlet Bahçeli) köşesi: En karakteristik olarak ülkücüler tarafından temsil ediliyor, dolayısıyla hareketin lideri Devlet Bahçeli uygun seçim. Tayyip Erdoğan da olabilirdi, ama her şeye rağmen M-E ekseninde ortaya yakın sayılır. Oysa ülkücüler, dincilik konusunda AKP’den sadece bir adım gerideler. Aslında BBP herhalde bu köşeye en yakın parti. Saadet Partisi de kübün bu tarafında yer almalı tabii, ama K-S ve M-E eksenlerinde ortaya biraz daha yakın. Bu kesişim kübün sadece sekizde birini oluşturuyor, ama seçmenlerin yarıdan fazlası burada.

Arkada kalan bir köşe var, S-D-M köşesi. Yani dinci ve milliyetçi olmakla birlikte sosyalist ekonomi yanlısı olanlar… Teorik olarak mümkün olsa da, bildiğim kadarıyla ülkemizde böyle bir siyasi çizgi yok. Herhalde hem dinci hem milliyetçi olunca, yoksulluk ve eşitsizliğe çözüm üretmek için akıl yürütecek alan kalmıyor.