4.6.11

Serengeti'de Cehaletle Dans



Serengeti ve Masai Mara’da geçen belgesellerden o kadar çok seyrettim ki, sanki biri beni Serengeti’nin ortasına bıraksa yolumu bulabilirmişim gibi geliyor. Hâlâ da televizyonda denk gelince, büyülenmiş gibi izliyorum bunları. Son zamanlarda Samanyolu ve Mehtap TV’de sık sık karşıma çıkıyor. Görüntüler tanıdık, ama metin biraz tuhaf. İki cümlede bir, şu veya bu hayvanın nasıl da “yaratılmış” olduğundan dem vuruyor, birkaç paragrafta bir de, tabiatın büyük ahenginden falan bahsediyor.

Başta sadece evrimden bahseden yerlerin değiştirilip, yaratılış yapıldığını düşünmüştüm, ama o kadar sık geçiyor ki bu yaratılış lafı, biraz daha zorlanmış olmalı. Mesela, normal şartlarda “şu hayvanın böyle bir özelliği var” şeklinde olması gereken cümleyi, “şu hayvan böyle bir özellikle yaratılmış” şeklinde duyuyorsunuz. Çeviri böyle süslenmiş olmasına rağmen, abartılı özensizlikler de eksik değil. “Zürafalar için su içmenin gerçek bir meydan okuma” olduğunu duyabiliyorsunuz mesela. Nasıl yani? Kime? Neyse, alışığız bunlara.

İnsan, her ne kadar, çeviride hile yapıldığını adı gibi bilse de, ister istemez bir kanıt bulmak istiyor. Derken şöyle bir sahne geliyor: Bir hayvan, çamura saplanmış başka bir türe ait yavrunun çamurdan kurtulmasına yardım ediyor. Anlatıcı ses olayı şöyle yorumluyor: “Bu manzara, bizi bildiklerimizi gözden geçirmek zorunda bırakıyor“.

İşte şimdi yakayı ele verdiniz. Ne biliyorsunuz da gözden geçireceksiniz? O hayvan da başka türlerin yavrularına yardım edecek şekilde yaratılmış işte, bunda gözden geçirilecek ne var? Canla başla inkâr ettikleri şeyden o kadar habersizler ki, metnin neden bahsettiğini bile fark edecek durumda değiller. Fark etseler, metni tahrif ettikleri anlaşılmasın diye o cümleyi çıkarmayı ya da değiştirmeyi akıl edebilirlerdi.

Aslında ne kadar güzel göllük bir pas atılmış önlerine. Gaza gelip, “sizi gidi inatçı evrimciler, hani her şey doğal seçilimle şekillenmişti, bu hayvancağızın başka bir türün yavrusuna yardım etmesi, ona nasıl bir seçilim avantajı getirebilir?” bile diyebilirlerdi. Ama dedikleri şey bu: “Bu manzara, bizi bildiklerimizi gözden geçirmek zorunda bırakıyor“.

Telaşlanmayın, hiçbir şeyi gözden geçirmenize gerek yok, siz böyle dümdüz devam edin.