25.5.11

Harem Fantezisi



Aile ve evlilik danışmanı olduğunu öğrendiğimiz Sibel Üresin, çokeşliliğin yasallaşması çağrısı yaparak, tartışacak konu bulamadığı için sıkıntıdan patlayan fikir dünyamıza güzel bir katkıda bulunmuş. Ben de kendisine, en sevdiğim mevzu olan hayvanlık konusunda bir kaç laf etme fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.

Sibel Hanım’ın söz ettiği tarzda ilişkilere hayvanlar aleminde sık sık rastlanır, bilirsiniz. Deniz ayıları böyledir mesela. Çiftleşme zamanı geldiğinde, adlarını hak eder boyuttaki erkekler ölümüne bir kavgaya tutuşurlar, kan gövdeyi götürür. Bu kavgadan galip çıkan deniz ayısı, tüm dişilerin sahibidir. Sibel Hanım’ın, çokeşliliğin özellikle kadının yararına olduğu yönündeki akıllıca tespiti, bana bu hayvani durumu hatırlattı. Üstün erkek stratejisi denir. Strateji derken evrimsel strateji kast ediliyor tabii, yani evrim sürecinin bir hayvan türünü, getirip içine bıraktığı işlevsel bir denge hali… Üstün erkek derken de, erkeğin dişiye üstünlüğü değil, diğer erkeklere üstünlüğü kast ediliyor. En üstün erkeğin üstün genlerinden sadece bir şanslı dişi değil, tüm dişiler ortaklaşa yararlanırlar. Sibel Hanım “üstün erkek” meselesini yanlış anlamış olabilir, zira onun hayali daha çok, evdeki kalantor deniz ayısına hizmet ve itaat eden maltipıl kadın şeklinde bir sado-mazo fantezi havasında… Bu fanteziyi dillendirdikten sonra, çokeşliliğin çarpık ilişkileri önleyeceği iddiasında bulunması da ironik olmuş. Neyse, biz soğukkanlı ve bilimsel bir şekilde, çokeşlilik neler getirir, neler götürür, bir bakalım.

Kadına karşı şiddeti azaltacağı iddiasında haklılık payı var. İki nedenle… Kadına karşı şiddet uygulayan erkek profilini az çok biliyoruz. Toplumun erkeğe yüklediği iktidar pozisyonunun gereğini, ekonomik ya da cinsel anlamda, layığıyla yerine getirememe sonucu oluşan derin aşağılık kompleksi, evdeki kadına yönelik kaba güce dayalı bir iktidar mastürbasyonuna dönüşüyor. Sibel Hanım modelinde, bu tarz erkekler yalnız kalacaklar, çünkü popülasyondaki tüm kadınlar, zengin ve muktedir erkekler tarafından üçer beşer eve kapatılmış olacak. Dolayısıyla en yüksek şiddet potansiyeline sahip işsiz, parasız, çelimsiz erkekler, şiddet uygulayacak kadın bulamayacaklar.

Diğer gruba, yani ev içi orji modelinde yaşayan kesime baktığımızda da şöyle bir durum görüyor olacağız. Erkeğin iktidarının (deniz ayısından pek de farklı olmayan şekilde) elle tutulur tek kaynağı olan fiziksel güç, teke tekte bir kadına karşı üstünlük kurmasını sağlayabilir, ama evdeki kadın sayısı artınca, fiziksel güç dengeleri de kadınlar lehine değişir. Harem sahibi deniz ayısı, karılarından birini tartaklamadan önce, arkadan kafasına bir tava inebileceği ihtimalini değerlendirmek zorunda kalacaktır.

Ayrıca, çokeşlilik toplumdaki kardeşliği arttırır. Hem de mecazi anlamda değil, gerçek anlamda. Herkesin daha çok kardeşi olacağı için (en azından baba tarafından), ortalama olarak kardeşliğin artacağı kesindir. Çarpık ilişkileri önleme konusunda ise çekincelerim var. Malum, bazı erkeklerin dört karısının olması, kadınlarla erkeklerin sayıları aşağı yukarı eşit olduğuna göre, birçok erkeğin de hiç karısının olmaması anlamına gelir. Bu yalnız kalan erkekler, ya bileğe kuvvet diyecekler, ya da artık ortalıkta olmayan kadınlardan bulamadıkları şefkati birbirlerinde arayacaklar, ki bu tarz yakınlaşmaları Sibel Hanım’ın çarpık diye nitelendireceğinden kuşkum yok. Yok, Sibel Hanım diyorsa ki yalnız kalan erkeklerin de birbirlerini sevmesinde bir sorun yoktur, o zaman bu mesele de kendiliğinden hallolmuş olur.