Bütün Bunlar Rastlantı Sonucu Olmuş Olabilir Mi?
Olamaz. Canlı bedenlerin karmaşıklığının rastlantı sonucu oluşamayacağı bellidir, zaten o yüzden nasıl oluştuğuna dair bir teoriye ihtiyacımız var. Darwin’in evrim teorisi, canlıların rastlantı sonucu oluştuğunu söylemez, aslında tam tersini söyler. Darwin’in keşfettiği, evrimin belirleyici gücünün doğal seçilim olduğudur. Rastgele olan şey mutasyondur. Mutasyon genetik çeşitliliği yaratır. Ama evrimin kaynağı mutasyon değildir. Bu çeşitlilik, her bir nesilde, doğal seçilimin kıyımından geçer. Doğal seçilim şansa yer bırakmaz. Aynı zamanda her nesildeki etki, bir önceki nesildekiyle çarpılarak artar. İnsan hayatıyla karşılaştırıldığında evrim çok yavaştır ama jeolojik ölçekte son derece hızlıdır. Doğal seçilimin hızını ve gücünü anlamak için, satrançla ilgili ünlü hikaye fikir verebilir. Şah, satrancı icat eden matematikçiye bir ödül vermek ister. Matematikçi, satranç tahtasının birinci karesi için bir pirinç tanesi, ikinci kare için iki pirinç tanesi, sonrakiler için sırayla 4, 8, 16 pirinç tanesi ister, her bir karede bir öncekinin iki katı olacak şekilde. Şah güler, “bu kadarcık mı?” der. İstediğini vereceğini söyler. Ama 64. karenin sonuna geldiğinde ulaşılan sayı, dünya üzerindeki tüm pirinçten kat kat fazladır. Doğal seçilim de tek bir bireyde ortaya çıkan bir özelliği, eğer seçilim şansını arttırıyorsa, buna benzer bir hızla tüm popülasyona yayar. Bir sonraki nesilde, o bireyin çocukları bu özelliği taşır. Seçilim şansını arttırdığı için bu özelliğe sahip olanlar, diğerlerine göre daha çok hayatta kalırlar ve ürerler. Yeni özellik, her nesilde katlanan bir hızla yayılır, artık tüm nüfusa yayılması sadece zaman meselesidir.Evrim Sadece Bir Teori Midir?
Hayır. Evrim bilimsel bir gerçektir. Teori sözcüğünün günlük hayattaki anlamıyla, bilimsel terminolojideki anlamı farklıdır. Bilimsel terminolojide, teori, bilimsel bilgi demektir. İzafiyet teorisi, sayılar teorisi, oyun teorisi, kuantum teorisi gibi... Evrimin var olduğu ve doğal seçilim yoluyla işlediği kesindir. Bu konuda bilim dünyasında bir görüş ayrılığı yoktur. Bilimsel kaygılarla bu bilgiyi inkâr eden kimse de yoktur. İnkâr edenler, sadece dinsel fanatiklerdir. Yerine alternatif bir açıklama getirdikleri de yoktur. Yağmurun nasıl yağdığının açıklaması nasıl “Allah yağdırıyor” olamazsa, canlıların karmaşıklığının açıklaması da “Allah yarattı” olamaz. Bir açıklama, çözdüğünden daha çok bilinmez yaratıyorsa, ona açıklama denmez. Hayatı Allah'ın yarattığına inanabilirsiniz, adı üstünde bu bir inançtır, kanıta ihtiyacı yoktur. İnanç inançtır, bilim bilimdir. Bilimin içine inancı karıştırırsanız, bilim bilim olmaktan çıkar.İnsan Maymundan Mı Geliyor?
Hayır. Evrim teorisini bilen hiç kimse böyle bir cümle kurmaz. Dünya üzerindeki hiçbir canlı türü, bir diğerinin ilkel formu değildir. Doğru cümle şudur: İnsan, tüm diğer maymun türleri ile aynı ortak atadan gelir. İnsan, şempanze, goril, lemur, makak, orangutan. Aslında tüm canlılar aynı ortak atadan gelir ama insanın diğer maymun türleriyle ortak atası daha yakın bir zamanda yaşamıştır. İnsanın en yakın akrabası şempanzedir, ondan sonra goril gelir. Şempanzenin de en yakın akrabası insandır, goril insana göre daha uzak akrabadır. İnsan aynı zamanda fareden, levrekten, mantardan ve patlıcandan da gelir. Hepsiyle akrabadır. Ama mesela, insanla patlıcanın ortak atası ne insana ne patlıcana benzeyen, deniz dibinde yaşayan tek hücreli bir canlıdır.Neden Bütün Maymunlar İnsan Olmadı?
Yeni bir türün oluşması, yani türleşme, bir türün bireylerinin bir nedenle birden çok gruba ayrılması ve evrimlerini bağımsız olarak sürdürmeleri yüzünden olur. Bu ayrılmanın nedeni, genellikle coğrafi izolasyondur, yani dağ, tepe veya nehir gibi aşılması zor bir engelin iki yanına yayılırlar. Bu izolasyon yüzünden, bir toplulukta ortaya çıkan bir adaptasyon, diğer topluluğa yayılamaz. Üst üste eklenen adaptasyonlarla, bu iki topluluk hızla birbirinden farklılaşır. İnsanla şempanzenin ortak atası olan tür, 5-10 milyon yıl önce yaşamıştır. Afrika’nın farklı bölgelerine yayılmış ve yerleştikleri coğrafyanın şartlarına göre kazanılan adaptasyonlarla birbirlerinden farklılaşmıştır. Bu topluluklardan sadece birinden bugünkü insan oluşur, çünkü bugünkü insanı oluşturan adaptasyonlar dizisi, diğer topluluğa geçemez. Diğer topluluğun tamamen aynı yolu izleyerek aynı şekilde evrimleşmesi, pratikte imkânsızdır.Bunu anlamak için, kolayca düşülebilecek iki yanılgıya karşı dikkatli olmak gerekir. Birincisi, evrimin sonunda insanı ortaya çıkarma amacıyla işlediğini sanmaktır. Evrimin bir amacı ya da hedefi yoktur. Her bir nesil, yaşadığı zamanın ve ortamın koşullarıyla sınanır. O koşullara daha iyi uyum sağlayanlar seçilir. Doğal seçilim için geçmiş ya da gelecek yoktur, sadece o an vardır. İkinci yanılgı, farklı evrimsel yollardan gelenlerin aynı canlıya dönüşebilecekleri yanılgısıdır. Doğal seçilimde sadece farklılaşma ve elenme vardır. Farklı noktalardan başlayan iki hayvan türünün aynı hayvana dönüşmesi, pratikte imkânsız denebilecek kadar düşük bir ihtimaldir.
İnsan Ne Zaman Ortaya Çıktı?
Bilim insanlarının Homo Sapiens olarak adlandırdığı türün yaklaşık 300 bin yıldır var olduğu kabul ediliyor. Yani, üzerinde az çok uzlaşılmış sınıflandırmaya göre, bugün bildiğimiz anlamda insan 300 bin yıl önce ortaya çıkmış denebilir. Ama burada "kabul edilen" ve "üzerinde uzlaşılmış" ifadelerinin altını çizmek gerekir. Homo Sapiens'in atası olan Homo Erectus, bizden farklı bir tür kabul ediliyor, çünkü aramızdaki farklılıkların iki farklı tür kadar çok olduğu kanaatine varılmış. Ama modern insana dönüşüm tabii ki aşama aşama olmuştur, tarihin hiçbir anında insan olmayan bir anadan insan bir yavru doğmamıştır. Her yavru elbette en çok anne-babasına benzer. 300 bin yıl önce yaşayan atalarımız da bizden çok 301 bin yıl önce yaşayan atalarımıza benziyordu. İnsanın ortaya çıktığı zaman dediğimiz şey bir kabulden ibarettir. Yaşam ortaya çıktığından beri tüm değişimler; küçük, belli belirsiz adaptasyonların üst üste eklenmesiyle olmuştur. Dolayısıyla, farazi değil kesin bir tarih istiyorsak söyleyebileceğimiz tek şey şudur: İnsanın ortaya çıkışı, yaşamın ortaya çıkışıyla aynı zamanda olmuştur.Evrim İçin Yeterli Kanıt Var Mı?
Aslında bu sorunun fazla bir önemi yok. Doğal seçilimin nasıl işlediğini anladığınızda canlıların karmaşıklığını ortaya çıkaran şeyin bu olduğunu ve başka bir şey olamayacağını da görürsünüz. Doğal seçilim bir iddia ya da varsayım değildir, bir keşiftir. Genetik çeşitlilik vardır ve gözümüzün önündedir. Mutasyonların yeni özellikler kazandırabileceği bir gerçektir, o da gözümüzün önündedir. Bu ortamda doğal seçilim mekanizmasının işleyeceği ve işlemekte olduğu da barizdir. Geriye kalan tek soru, aynı mekanizmanın geçmişten bugüne kadar işlemiş ve bu canlı karmaşıklığını ortaya çıkarmış olup olmadığıdır? Tabii ki kimse bunu olurken görmemiştir veya videoya çekmemiştir. Ama bunun başka türlü olduğunu düşünmek için hiçbir nedenimiz yok.Darwin, doğal seçilimi ortaya koyduğu Türlerin Kökeni kitabında, teorisini destekleyecek daha çok fosil kanıtı bulmayı beklediğini ama bulamadığını yazmış. Yobazlar, bu sözü alıp “yeterli fosil kanıtı yoktur” şeklinde bir slogana dönüştürmüşler. Darwin’den sonra onun bulduğunun binlerce katı fosil bulunmuş olması ve hepsinin de teoriyi destekliyor olması bir yana, günümüz teknolojisinde aslında fosil kanıtına da fazla ihtiyaç yok, çünkü DNA analizi yapabiliyoruz. DNA’ların üzerinde her şey bellidir.
Evrim Teorisi Yaşamın Nasıl Başladığını Söylüyor Mu?
Hayır. Yaşamın nasıl başladığına dair birçok hipotez olsa da, bunun kesin olarak nasıl olduğunu bilebilecek durumda değiliz. Ama bir kez başladıktan sonra nasıl işleyeceği bellidir. Evrim sürecinin başlaması için tüm ihtiyaç duyulan, kendini kopyalayabilen bir moleküldür. Bu molekülün ürettiği kopyalar da kendilerini kopyalayabilen moleküller olacaktır. Bugün tüm canlıların hücrelerinde bulunan DNA ya da onun daha ilkel bir hali var olduktan sonra, gerisi çorap söküğü gibi gelir. Şunu anlamak önemlidir: Kendini kopyalayabilen tek bir molekül, bugünkü yaşam çeşitliliğini oluşturmak için yeterlidir. Bu molekül, büyük bir rastlantı eseri, durup dururken ortaya çıkmış olsa bile, bu rastlantının sadece bir kez gerçekleşmiş olması yeterlidir. Böyle bir şeyin olması çok düşük bir olasılık olabilir, ama milyar yıllar ölçeğinde düşündüğümüzde, bunun tek bir kere rastlantı eseri olması küçük bir olasılık olmaktan çıkar.Evrim Teorisi Tanrının Var Olmadığını Mı Söyler?
Evrim teorisi, elbette Tanrı’yla ilgili bir şey söylemez. Tanrı’ya inanan ve bu inancından vazgeçmeye niyeti olmayan birisi için, Tanrı’nın her şeyi yarattığı gibi evrim sürecini de yarattığına inanmak mümkündür. Tanrı’ya inanıyor olmak, evrimi inkâr etmeyi gerektirmez. Evrim bir inanç meselesi değildir, bilimsel bir gerçektir. Bilimsel bir gerçeği dinsel gerekçelerle reddetmek, yobazlıktan başka bir şey değildir.Öte yandan, bir Tanrı’nın var olması gerektiği düşüncesinin temel dayanağı, canlıların gözle görünür doğa olaylarıyla açıklanamayan karmaşıklığından başka bir şey değildir. Hiç kimse taşa ya da suya bakıp bunun nasıl var olabildiğine hayret etmez. Varlığıyla hayret uyandıran şey hayattır. Doğal seçilimin keşfi, bu açıklanamayan karmaşıklığı açıkladığı için, Tanrı düşüncesinin temel dayanağını çürütmüştür. Dolayısıyla, Tanrı’nın var olmadığını kanıtlamasa da, Tanrı fikrini son derece gereksiz kılmıştır.