9.6.15

7 Haziran

Muhteşem bir seçim oldu.

Her şey bir yana, barajla birlikte asıl yıkılan, bu ülkenin yoksul ve mazlum halkı Kürtlere karşı yıllardır türlü yalan ve aşağılamayla beslenen ırkçılık barajıydı. Irkçılar yerinde duruyor tabii, onlara insanlıktan nasiplerini bir çırpıda verme şansımız yok, yavaş yavaş alacaklar inşallah. Ama önemli olan, şimdiye kadar Kürt siyasi hareketini dışlayan ve tehdit olarak gören bir kesimin, ülkeyi yobaz-faşist iktidarın elinden kurtarmak için, ırkçılık barajını aşarak onlarla biraraya gelebilmesi oldu. Çok büyük bir kesim değil, ama etkisi büyük. Sadece bu bile, ülkenin kavga, yalan ve nefretle değil, akıl, sağduyu ve uzlaşmayla yönetileceği bir gelecek konusunda umut veriyor.

Nasıl bir hükümet kurulacağını ve bunun hayatımızı nasıl etkileyeceğini göreceğiz. Aslında, hâlâ, demokrasi olduğunu iddia eden bir ülkede olması gereken temel şartları sağlamaya çalışıyoruz. Mecliste tüm partilerin aldıkları oyla orantılı temsil edilmesini sağlamak otuz beş yıl sürdü. Sıra, anayasanın ve yasaların uygulanabildiği, suç işleyenlerin, yargılanıp cezalandırılabildiği bir ülke kurmaya gelecek diye umuyoruz.

Bu konuda söylenecek çok şey var tabii. Ama şimdilik, meraklısı için, dikkatimizi seçimin kendisine ve oy oranlarıyla milletvekili sayıları arasındaki ilişkiye, daha doğrusu bu ilişkide herkesin dikkatini çeken tuhaflığa çevirelim.

Şu an itibarıyla, HDP'nin çıkardığı milletvekili sayısı farklı kaynaklarda 80 ya da 81 olarak geçiyor. Yani kendisinden yaklaşık bir buçuk milyon fazla oy alan MHP ile ya aynı sayıda ya daha fazla milletvekili çıkarmış. Burada bir haksızlık var gibi görünüyor. Peki bu nasıl oluyor?

Bu sonucu doğuran birkaç faktör var. Birincisi, seçim kanunumuza göre her il, nüfusundan bağımsız olarak, sadece il olduğu için fazladan bir mv. alıyor. Bu da küçük nüfuslu illerin nüfuslarına oranla daha çok temsil edilmesine neden oluyor. Doğu ve güneydoğuda düşük nüfuslu çok sayıda il olduğu için, bu bölgede yüksek oy alan HDP, bölgenin nüfusuna göre daha yüksek bir oranda temsil edilebiliyor. Ama bu kendi başına durumu açıklayan bir faktör değil, çünkü MHP'nin güçlü olduğu Orta Anadolu'da da düşük nüfuslu birçok il var.

İkinci ve daha önemli olan faktör, belli bir seçim bölgesindeki sandalyeleri, oylarla orantılı olarak dağıtırken kullandığımız d'Hondt yönteminin, her bir seçim bölgesinde oyu en fazla olan partilere avantaj sağlayan bir yöntem olması. Partilerin oyları aşağı yukarı dengeli ve birbirine yakın olduğunda bu avantaj ortaya çıkmıyor, ama bir parti oyların büyük kısmını aldığında daha belirgin oluyor.

Ağrı güzel bir örnek. Dört mv. çıkarıyor, HDP'nin oy oranı %76,9, ikinci gelen AKP %16,6. D'Hondt sistemine göre dört milletvekilini de HDP çıkarıyor, çünkü AKP'nin bir mv. çıkarması için, HDP'nin dörtte birininden fazla oy alması lazım. Başka bir deyişle, d'Hondt sistemi, her %19 oy için bir sandalye hak ettiğinizi söylüyor, AKP %19'un altında kaldığı için sıfır çekiyor, HDP dört sandalyeyi de alıyor.

Ama aslında %76,9 oy, oyların yaklaşık dörtte üçü demek. Oyların dörtte üçünü alıyorsanız, dört milletvekilinin de üçünü çıkarmanız beklenir. Daha doğrusu daha orantılı sonuç veren bir sistem kullanılsaydı öyle olurdu, AKP de oyların dörtte birini almadığı halde ona en çok yaklaşan parti olarak bir mv. çıkarırdı. D'Hondt sistemi, bunun gibi yerlerde, HDP'ye oy oranını aşan fazladan birer milletvekilliği kazandırıyor. MHP bu tarz bir avantajdan hiçbir yerde yararlanamıyor, çünkü Osmaniye dışında hiçbir yerde birinci parti değil.

Bununla bağlantılı bir diğer faktör, HDP'nin oylarının MHP'ye göre çok daha dengesiz dağılmış olması. Dengesiz dağılım briçte olduğu gibi seçimlerde de avantaj.

HDP'nin mv. çıkaramadığı yerlerde, oy oranı da genellikle çok düşük, çoğu yerde %5'in altında. Bu da boşa giden oyunun daha az olması anlamına geliyor. %10'un üstünde olduğu halde hiç mv. çıkaramadığı sadece bir il (Elazığ) var. MHP ise tam 18 ilde %10'un üzerinde, bunlardan yedisinde %20'nin üzerinde oy aldığı halde hiç mv. çıkaramamış. Bu da aldığı oyun kayda değer bir kısmının boşa gittiğini gösteriyor.

Seçim sistemini ideale yaklaştırmak ve kimsenin kendini haksızlığa uğramış hissetmemesini sağlamak için, bu sorunu da çözmek gerek. Daha yüzde on barajı yerinde dururken sen neden bahsediyorsun diyebilirsiniz tabii. Olsun, biz yazalım, belki bir faydası olur.

Nasıl çözeceğiz? Aslında meselelerden birinin çözümü diğer meseleyi daha beter hale getiriyor. İller ve seçim bölgeleri bu şekilde durdukça... Mesela, ilk problemi çözmek için her ile kafadan bir sandalye vermekten vazgeçip 550 sandalyeyi illerin nüfuslarıyla olabildiğince orantılı dağıtacak olursak, 10 ile sadece bir, 19 ile de sadece iki sandalye düşüyor. Bu da tabii bu illerde bir veya iki parti dışındakilerin oylarının boşa gideceği anlamına geliyor. Bir problemi çözmek isterken diğer problemi daha ciddi hale getiriyoruz.

Bir çözüm, 1961, 1965 ve 1969 seçimlerinde uygulanan milli bakiye sistemi tarzı bir şey olabilir. Ama o da belli bir aday listesi için verilen oyun başka adayları seçmek için kullanılması gibi bir anormallik doğuran bir sistem. Bir de bağımsız adaylara karşı bir haksızlığa neden olduğu söylenebilir.

Milletvekili sayısını arttırmak da bir çözüm olabilir, ama o da binlerce üyesi olan ve her toplantısı CHP kurultayı gibi geçen bir meclis anlamına gelir, oradan kolay kolay iş çıkmaz.

En akılcı çözüm, seçim bölgelerini daha büyük, her biri birden çok ili kapsayabilir hale getirmek ya da küçük illeri birleştirip daha büyük iller oluşturmaktan geçiyor. Çok düşük nüfuslu iller olmadığında, sandalyeler iller arasında orantılı olarak ve her birine yeterince sandalye düşecek şekilde dağıtılabilir. Hem iller arasındaki adaletsizlik giderilir, hem de boşa giden oy oranı makul seviyelere çekilir.

İronik bir şekilde, buna en yakın öneri, şimdiye kadar sadece, demokratik özerklik projesi çerçevesinde, yerel yönetimleri ilk seviyede 20-25 il olacak şekilde yeniden düzenlemeyi öneren HDP'den gelmişti.

Ek not: Yukarıda anlatıldığı şekilde, nüfusları birbirine yakın, toplam 399 üyeli bir meclis oluşturmak üzere her biri 7-11 arası milletvekili çıkaran 45 seçim bölgesi üzerine bir çalışma.