17.7.12

İki Lira

Hesabı istedim. 16 lira geldi. 20 lira verdim, üstünü bekledim. Kendi kendime planımı kurdum bu arada, dört tane demir birlik getirirler, ikisini alırım, ikisini bırakırım. Normalde %10′u mümkün olduğunda yukarı yuvarlayacak şekilde bahşiş bırakıyorum. Aşırı kazık bir yer olmadığı sürece… Bazı hesapların %10′u bile canınızı acıtacak düzeyde olabiliyor. Tabii 16 gıcık bir sayı, aşağı yuvarlanmak istiyor. Neyse, para üstü geldi, iki tane demir birlik, üç tane de elli kuruş… Toplamda 3,50 lira… Para üstünü eksik getirmişler.

Beni şöyle bir düşünce aldı: Zaten sonunda bırakacağım bir parayı talep etmeli miyim? Para üstünü eksik getimişsiniz, deyip, sonrasında iki lirayı bıraktığımda nasıl bir etki yaratırım. Lütufta bulunuyormuş gibi bir hava yaratmak istemem, herhangi bir müşterinin yapması gerekeni yapıyorum. Para üstünü tam istesem, hepsini cebe atacağımı düşünürler doğal olarak. Arkasından iki lirayı bırakmak, hiç parçası olmak istemediğim bir dramanın içinde bırakabilir beni. Öte yandan, bana gelen 3,50 içinden başta planladığım gibi 2 lirayı alsam, geriye 1,50 lira kalacak, yani bu hesaptan bahşiş kutusuna 1,50 lira gidecek. Kalan 50 kuruş ise mekanın kasasında kalacak. Allah bilir, kasada bir tosuncuk oturuyordur (oturduğum yerden kasa görünmüyor) ve kasaya daha fazla para gitmesi için elinden geleni yapıyordur. Oysa ben 2 liradan vazgeçerken, onun hepsinin bahşiş olarak değerlendirilmesini isteyerek vazgeçiyorum.

Tabii sosyal becerileri kuvvetli bir insan, garsonu çağırıp durumu açıklayabilir (nasıl yapacaksa artık, ben söze nereden başlayacağımı bile kestiremiyorum) ve bahşiş kutusuna gerektiği gibi iki liranın gitmesini sağlayabilir. Ama ben bu tarz durumlarda iletişimi minimumda tutmak için özel bir çaba sarf ederim. Yoksulluk icabı kibar olmak zorunda olan insanlarla iletişim konusunda bir problemim var. Bu problem aslında buradaki çarpıklıktan kaynaklanıyor. Normalde zenginler kibar olur, yoksullar kaba olur. Tabii islami/kapitalist perversiyonun etkisindeki ülkemizde aksi durumlara sık sık rastlanabiliyor. Ama bizim beklediğimiz budur, böyle olmasını isteriz, böyle olunca rahat ederiz. O yüzden, garsonlar, güvenlik görevlileri, mağaza çalışanları gibi asgari ücret karşılığı kibar olması gereken biriyle karşı karşıya geldiğimde, bu sahte ilişkiyi minimumda tutmak için bir zorunluluk hissediyorum. Bence bu durumda bana düşen, gerçekten gerekli olmadıkça garsonu çağırmamaktır. Sipariş vermek gerçekten gereklidir, oraya bunun için geldiniz. Hesabı istemek de gerçekten gereklidir, oraya bunun için geldiniz (onlar açısından). Onun dışındaki her durumda, bu gayri tabii kibarlığı suistimal eder duruma düşmemek için iki kere düşünürüm, gerçekten gerekli midir diye.

Neyse, sonuçta iki lirayı cebe attım, iyi akşamlar, dedim, çıktım.