“Projemiz kapsamında, sizlerle konuştuğumuz gibi X şirketine site visit yapıyor olacağız. Katılmasını gerekli gördüğünüz kişiler varsa lütfen iletiyor olunuz.”
Yukarıdaki gibi bir cümleyi okuduğunuzda, yazan kişinin Türkçe’yi yeni öğreniyor olduğunu düşünebilirsiniz. Belki eylemlerin sonuna ekleri eklemekte zorluk çekiyor, bir “olmak” eylemini ezberlemiş, yerli yersiz onu kullanıyor. Ama emin olun öyle değil. Hatta ülkemiz standartlarına göre çok yüksek düzeyde eğitim almış, inci gibi dişleri ve bembeyaz teni olan bir birey olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
Peki ne demek istiyor? Neden, delikanlı gibi, ”yapacağız” ve “iletiniz” demek yerine “yapıyor olacağız” ve “iletiyor olunuz” diyor?
İş ortamlarını ve oralarda gelişen tuhaf Türkçeyi bilenler, benim şimdiki zamanın kehaneti dediğim bu kullanıma rastlamışlardır. Aslında bu kullanımın çok uygun düşeceği durumlar vardır. Şimdiki zaman denen ve eylemin olup biten değil süren (başı-sonu belli olmayan) bir eylem olduğunu anlatan bu kip, nasıl, geçmiş zaman içindeki süreğen bir eylemi anlattığında şimdiki zamanın hikayesi oluyorsa, gelecek zamandaki süreğen bir eylemi de anlatabilir, o zaman da bu şekilde kullanılır. Mesela “Sen geldiğinde ben uyuyor olacağım.”
Ama buradaki durum başka. Öyle süreğen bir eylemi anlatma gibi bir dert yok. X şirketine yapılacak site visit (ne menem bir şeyse), elbette birkaç saat sürecektir, ama başı-sonu bellidir. Biz süreğenliğiyle ilgilenmiyoruz. Olup olmamasıyla ilgileniyoruz.
Tahminimce bu kullanım, bambaşka bir motivasyonla ortaya çıktı ve giderek iş ortamı kibarlığının bir parçası halini aldı.
Diyelim ki bir müşteri için bir iş yapıyorsunuz ve müşteriniz, doğal olarak, her iş yaptıran kişinin soracağı, ama sizin hiç duymak istemediğiniz soruyu soruyor:
- Ne zaman biter?
Siz de en inci dişli gülümsemenizi takınıp diyorsunuz ki:
- Efendim, biz bu işi üç ay içinde bitiriyor olacağız.
Müşteriniz, bu söyleme pek aşina değil, emin olmak istiyor:
- Yani, üç ay içinde bitireceksiniz, değil mi?
- Hayır efendim, bitireceğiz, demedim. Bitiriyor olacağız, dedim.
- Kardeşim, bu iş, üç ay içinde bitecek mi, bitmeyecek mi?
- Efendim, dediğim gibi… Bitiyor olacak.
Siz belki umutsuz bir çabayla, müşteriniz üç ay sonra gelip “bitti mi” dediğinde, “bitiyor” diyebilmek ve kendinizi haklı bulmak istiyorsunuz (Ben size bitecek demedim, bitiyor olacak dedim, bakın, şu anda da bitiyor). Ya da, şanslıysanız, müşteriniz sizi baştan anlıyor, ülkede işlerin nasıl yürüdüğünü (ya da yürümediğini) de az çok biliyor, sizin yüzünüze gülümseyip, aklından “bu danalar üç ay diyor ama altı aya anca biter” diye geçiriyordur. Egelilerin “du bakalım” demesi gibi bir şey. Bir işi yapıp bitirme konusundaki isteksizliğin dilbilimsel ifadesi. Gönülsüzlük kipi…